DERSHANELER KONUSUNDA BİR ANI, BİR UYARI

0 35

Dershane tartışmaları konusunda lise yıllarımda yaşadığım ve içimde yara olarak duran bir anımı sizlerle paylaşmak istiyorum… Aslında bu anımı paylaşmak istemezdim ama yeri geldiği için sizlerle paylaşmam gerektiğine inanıyorum… Dershanecilik kültürünün ahlakını gözler önüne seren bu tabloyu kim bilir daha nice kardeşimiz yaşamıştır…

Yıl 1998… Liseden mezun olduğumun ertesi yılı dershaneye kaydolmak istedim… Babamın imkânları beni dershaneye kaydetmeye yetmiyordu… Babam dershane parasının ancak yarısını karşılayabilecekti… Dershaneye kendim konuşmaya gittim… Durumumu anlattım… İstedikleri ücretin ancak yarısını karşılayabileceğimi söyledim… Kızıltepe ilçemizdeki cemaate bağlı dershanenin o zaman ki ismi “Sur Dershanesi” idi… Şimdiki ismini “Fem Dershanesi” olarak değiştirmişler…

O dönemde müdürlük koltuğunda oturan, zatı muhterem(!) Mustafa hoca, beni sonuna kadar dinledikten sonra, bana aynen şunları söylemişti: “Bak kardeşim, git hamallık yap, karpuz sat, paranı biriktir öyle gel…” Bu sözleri duyduğumda çok kötü olmuştum… Çünkü kapısına gittikleri ileri gelen her şahsiyete: “Biz fakir çocukları okutuyoruz” diye yardım istiyorlardı… Müdür efendinin sarf ettiği sözler çok zoruma gitmişti…

Müdür: “Ama istersen, tanıdığın zengin bir iş adamı ona git ve sana referans olmasını iste… Bizi arasın, biz de sana gereken indirimi yaparız” şeklinde sözlerini sürdürdü… Hayretler içinde kalmıştım… Onlara yolacakları kaz bulacaktım, değilse okuyamayacaktım… Müdür efendi, okul derslerimdeki başarımı dahi sormadan tabiri caizse beni kapı dışarı etmişti…

Bölgede hala hatırı sayılan ve İslami hassasiyeti olan bir abimizin iş yerinde müdür efendinin bana sarf ettiği sözleri dile getirdiğimde o abimiz çok kızmış ve hemen telefona sarılmıştı… Telefonun öbür ucundaki adam, dershane müdürü idi…”Efendim bizi yanlış anladınız… Biz…” diye devam eden sözlerle kendini savunmaya başlamıştı… Gerekirse beni ücretsiz dershaneye kaydedeceğini söylüyordu…

İsmini vermek istemediğim ve hayırla yâd ettiğim bu abimiz bana: “Biz bunlara yılda (…)Kadar zekât ve yardım veriyoruz… Sırf bölgemizin fakir çocukları okusun diye onlara yardım ediyoruz ama onlar bak ne yapıyorlar…” diyerek üzüntüsünü dile getiriyordu… Yapılan telefon konuşması üzerine dershaneye geri döndüm… Müdür efendinin hal ve hareketleri değişmiş yüzünde memnuniyet ifadeleri vardı… Ama yine de ne kadar koparırsam kardır hesabını yapıyordu… Ödeyebileceğim miktarı sordu, bende söyledim… Zatı âlileri(!), beni dershanelerine kabul ettiler… Nasıl olsa ödeyemediğim tutarı, fazlası ile o abiden alacaklardı…

Yüzlerine bile bakılmadan dershane kapılarından döndürülenler, dershane taksitlerini ödemediler diye dershanelerden atılanlar o kadar çok ki… Kimse dershane fakir öğrenciler içindir demesin… Bu yalana kimse bizi inandırmaya kalkmasın… Fakir nice ana babaları tanırım, çocukları okuyabilsin diye dershane parasını ödemek için evdeki ineklerini, parmaklarındaki yüzükleri satmışlardır… Dershaneleri vazgeçilmez kılan; elbette ki eğitim sistemimizdeki çarpıklılardır… İnşallah başka bir yazımızda bu çarpıklıkları dile getireceğiz…

Belli bir grup adına çalışan dershaneler bir taşla iki kuş vururlar… Hem ideolojilerini aşılayacakları öğrenciyi önlerinde bulurlar hem de aynı öğrencinin cebinden çıkan paracıklarla çarklarını döndürmüş olurlar… Yani dershaneler mevcut halleri ile sadece para basan merkezler değil aynı zamanda ideolojik kazanımlar sağlayan mekânlardır… Sağcısı ve solcusu için durum aynıdır…

Dershaneye devam ettiğimiz yıllarda öğretmenlerimiz bizleri evlerine etüt amaçlı çağırıyor ve bir hafta, on gün evlerinde tutuyorlardı… Bu sure zarfında evlerinde ders çalıştırmalarının yanı sıra Hoca Efendinin kasetlerini dinletiyor ve kitaplarını okutturuyorlardı… Öğrenci evlerini dershanelerin arka bahçesi olarak kullanan cemaatin dershanelerin kapanmasına gösterdikleri tepkiyi anlıyorum… Dershaneler cemaat için önemli gelir kaynağı olmasının dışında adam kazanma mekânlarıdır…

Cemaat yetkilisi kardeşlerime akıl vermek haddim değildir… Ama samimi oldukları sürece her yerden adam temin edebilirler… Dershanelerin alternatifi olabilecek birçok çözüm yolu var… Çözüm yoluna gitmeyip hükümeti çürütmeye çalışmak ve yalan yanlış haberler yapmak istikrara ihanettir…

Gençlerimiz üniversite sınavını kazanıp yabancı oldukları şehirlere gittiklerinde Hoca Efendi’nin ev veya yurtlarında kalmalarını ve kendilerini bu yolla fuhşiyattan alıkoymalarını öğütlerdik… Bununla birlikte, asla cemaatçi olmamalarını ve taassuba davet edilmeleri halinde orayı terk etmelerini de öğütlerdik…

Geldiğimiz nokta, Hoca Efendi cemaatinin kendinden olmayana karşı sert ve oldukça mutaassıp bir nesil yetiştirdiğini gözler önüne sermekte ve korkularımızı endişelerimizi doğrulamaktadır… Cemaat olmak bir fazilet, cemaatçi olmak ise bir fecaattir… Ve biz günlerdir bu fecaati yaşamaktayız…

Tüm İslami cemaatlere ve İslami hassasiyeti olan partilere eşit mesafede duran biriyim… Hakkı dile getirme konusunda kör ve sağır olmamayı Peygamberimden öğrendim… Dilsiz şeytan olmamak için hak olanı hiç korkmadan halkın içinde söyleyebilmeliyim… Fesada ve ifsada karşı durmak ve ümmetin geleceği adına üzerime düşeni yerine getirmeye çalışmak benim asıl mesleğim… İslam’a olan aidiyetimi, cemaatlere parsellemediğim için eleştirilerimi tarafsız bir şekilde yapabilirim…

Hoca Efendi cemaati, bu dershane savaşı sürecinde; “Doğu ve Güneydoğuda gençlik artık PKK’nin ağına takılacak” diyerek BDP başta olmak üzere PKK yanlılarını ve “Doğu ve Güneydoğuda oluşacak dershane boşluğunun ‘Hizbullah cemaati’ tarafından doldurulacağını söylemeleri” ve bunu gündemleştirmeleri ile de dershane tartışmaları süreci boyunca sessiz duran, leh ve aleyhte herhangi bir değerlendirmede bulunmayan Hizbullah cemaatini sürece dâhil etmek istemiştir…

Hizmet cemaati, bu yolla halka; “Bakın! 28 Şubat sürecinde “Hizbu’l-vahşet” olarak manşetlerden duyurduğumuz “Hizbullah cemaati” ile yıllardır kan akıtan “PKK”, dershanelerin kapatılması konusunda bugün hükümetle aynı safta yer almaktalar… Dolayısı ile hak olan taraf biziz… Hakkımızı savunmazsak meydan “Hizbullah’a” ve “PKK”ya kalır …” mesajını vermek istemektedir…

İşte bunun adı; fitneyi diriltmektir, yeryüzüne zulüm ekmektir… Bir yumurta pişirebilmek için dünyayı ateşe vermektir… Cemaatçiliği cinayete çevirmektir… Kardeşlik tarlasına kin ekmektir… Cemaatler arası savaşa zemin vermektir…

Tarihe “Dershane savaşı” olarak geçecek bu mücadelenin “DERTHANE” olmamasını temenni ediyorum… Fitne ateşini söndürmeye çalışanlara selam olsun… “Kardeşliğe” ve “aklıselime” selam olsun… Ümmetin geleceğini her şeye önceleyenlere selam olsun… Kardeşlik daim olsun…

04.12.2013

Cahit Karaalp

View all contributions by Cahit Karaalp

Website: http://www.cahitkaraalp.com

Similar articles

Yorum Yazın

E Mail hesabını kimseyle paylaşılmayacaktır. Girilmesi zorunlu olan yerler belirtilmiştir.

Takvim

Aralık 2013
P S Ç P C C P
 1
2345678
9101112131415
16171819202122
23242526272829
3031