Cemaat dershane savaşını bitirmeyeceğini daha önce söylemiş ve bunun gereğini her fırsatta yerine getirmiştir… Hakan Şükür’ün istifası da bu savaşın bir devamıdır… Dershaneleri bahane eden cemaat, hâkimiyet alanını daha da genişletmek ve hükümete hükmetmek için elindeki tüm imkânları seferber etmiş durumdadır…
Cemaat kendi güdümündeki birkaç milletvekilini aralıklı bir şekilde istifa ettirerek AKP’ye gözdağı vermeye çalışmaktadır… Cemaat, kendi güdümündeki birkaç milletvekilini aralıklı istifa ettirerek, AKP’nin içinde birçok milletvekiline sahip olduğu intibasını vermeye çalışmaktadır… Cemaat bu yaşananlar ile AKP’ye; “bu daha başlangıç, geri adam atmazsan daha devamı gelecek nice milletvekilleri istifa edecek” mesajını vermekte ve bir kaos ortamı yaratmaya çalışmaktadır…
Cemaat, var olduğu tarihten bu yana ilk defa çok politik hareket etmekte ve hareket stratejilerini özenle seçmektedir… Az güçle çok iş yapmaya koyulan cemaat; düzenli, planlı ve organizeli hareket etmekte ve sona doğru ilerlemektedir… Bunun için cemaatin gelecek günlerde daha tehlikeli adımlar atması kaçınılmaz olacaktır…
Şükür, istifa nedeni olarak yayınladığı “cemaat bildirisinde” dershanelerin kapatılması meselesi ile aslında “cemaatin bitirilmesinin hedeflendiğini” söyleyerek ağzının cemaat tarafından kiralandığını belgelemiş oldu… Cemaatin AKP aleyhinde oynadığı son senaryonun aktörlüğünü yapan Şükür, selefi İdris Bal gibi saptırıcı bir rol üstlendi…
İslami camiaları son dönemde yaşanan olaylara sessiz, tepkisiz ve etkisiz kalmakla suçlayarak Başbakanı, çalışma arkadaşlarını ve kendilerine gönül verenleri vefasızlıkla suçlayan Hakan Şükür’e sormazlar mı?
Sen ne kadar vefalısın? Seni AKP milletvekili seçen halkın sesini değil de Hoca Efendinin ABD’den gelen emrini dinleyip istifa ettiğin için mi vefalısın? Hocana ve cemaatine vefalı olduğun kadar, seni seçen seçmenlere karşı vefalı mısın? Vefadan en son bahsetmesi gereken kişinin vefayı dile getirmesi ne kadar garip!
Vefa yakışıyor mu dilinize? Bir bakın halinize, dününüze… 28 Şubatta ne kadar vefalı davrandınız ümmete? Erbakan’a “beceremedin çekil” diyerek mi vefalı oldunuz? Halkın verdiği hayır parası ile yaptığınız okulları Çevik Bir’e “Okullarımız emrinizdedir Paşam” diyerek mi vefada bulundunuz?
Başörtüsüne “furuattır” diyerek mi vefa gösterdiniz? Mavi Marmara’da şehid düşen kardeşlerimize rağmen İsrail’i “otorite” ilan ederken mi vefalı idiniz? Söyler misiniz vefa sizde ne arar? Efendinize verilip verilmeyeceği belli olmayan şefaati kendi has malınızmış gibi algılayıp, ilk şefaat edeceğiniz kişilerin en başına başörtüsüne aleni düşmanlık eden Ecevit’i alarak mı vefalı olduğunuzu kanıtladınız?
Allah aşkına söyler misiniz siz ne zaman ümmete vefalı oldunuz? Ne zaman sırtınızı ümmete çevirmediniz? İsrail’de katledilen bebekler için ağladığınız halde; Irakta ölen masum insanlar için zamanında Osmanlıya ihanet etmenin bedelini ödüyorlar diyerek mi ümmete vefanızı gösterdiniz? Unutmayın siz vefadan en son bahsedecek kişilersiniz… Siz sadece birbirinize vefalısınız… Vefanız başımıza “veba” olmadan çekin kirli oyunlarınızı ümmetin sahnesinden…
Milletvekilliğini yapacağı yerde ekranlarda ücret karşılığı spor değerlendirmeleri yapan Hakan Şükür mü vefalı? TBMM’de “bostan korkuluğu” gibi duran ve Millete hayır getirecek hiçbir projeye imza atmayan Şükür mü vefalı? Millete vekillik edeceğine cemaate kuklalık yapmaya soyunan Şükür mü vefalı?
Eğer gerçekten vefalı ise hak etmediği ve ihanet ettiği seçmeninden özür dileyerek milletvekilliğinden istifa etsin… Böylelikle bizlerde kendisinin vefalı olduğuna inanmış oluruz… Zira onu meclise gönderen cemaat değil AKP tabanı idi… Hakan Şükür’ün unutmaması gereken bir şey var: “Halka olan şükrünü yerine getirmeyen, rabbe şükredemez…”
Kardeşlik hukuku gereği AKP-cemaat çatışmasında tarafsız kalanları, işimize bakalım diyenleri, bu konuda konuşmak fayda vermez diyenleri gördüğümüz gibi sırf cemaat korkusundan dolayı “lal” kesilenleri, cemaatin hışmına uğramayalım diyenleri, korkakça davrananları görüyor ve üzülüyorum…
Kardeşim, iki tarafın kavgasında mutlaka bir taraf haklıdır ve haksızlık edenin üzerine gidilmelidir… Haksızlık eden sınırı aşmaya devam ederse zulmünden vazgeçirilinceye dek kendisi ile çatışılmalıdır değil mi? Evet öyledir… O halde nedir bu sessizliğiniz… Neden ayetlerin sesi değilsiniz?
Yüzde ellinin seçtiği hükümete hükmetme savaşını dershaneler üzerinden yürüten hizmet cemaatine neden, “kardeşim artık siz hizmet değil hezimet olma yolundasınız” diye uyarmıyorsunuz… Eğer AKP yönetimini haksız görüyorsanız cemaati savunun… Ama mutlaka hakka taraf olun… Korku zillet getirir… Kardeşlik hukuku zulmü ber taraf etmeyi gerektirir… Unutmayın! Köşeye çekilip savaşı izlemek erdem değildir…
Bana bu konuda ileri gittiğimi söyleyenlere şunu söylemek isterim: ”Biz on yıllardır bu ülkede mağduriyeti yaşayan Müslümanlar olarak 28 Şubat darbesinin izlerini daha tam silememişken yeni 28 Şubatlar yaşamak istemiyoruz… Halkın birilerinin vesayeti altına girmesini asla kabullenmiyoruz… Sadece Hizmet Cemaatinin değil herhangi bir cemaatin ülkenin tüm kurumlarını ele geçirmesini tasvip etmiyoruz… Artık bu ülkede “şu’cu bu’cu” olmak kriter olarak aranmamalıdır… Ülkemin evlatları hak ettiği makamlarda olmalıdır…
“Cemaatimden olan ehildir diğerleri geri hizmet ehlidir” mantığı artık son bulmalıdır… Cemaat dendiğinde halk “canavar” hatırlar gibi korkmamalıdır… Hizmet desteklenmeli ama Hizmet adı altında başka hesaplar güdülmemelidir… Azınlığın çoğa tahakkümü, atanmışların seçilmişlere tasallutu bitmelidir…
Bütün bunlar olsun diye icraatları ile samimiyetini kanıtlayan mevcut hükümet desteklenmelidir… Hükümetin karşısında duran haksız güçlerin haksız talepleri reddedilmelidir… Hükümet hâkimiyetini zulüm vesilesi kılmadığı sürece itaat görmelidir… Biz bunun için çırpınıyoruz… Bunun için kalem oynatıyoruz… Ümmetin evine yanmak üzere iken evimizde oturup “bana ne” diyemiyoruz… Ülkemin istikrarına sıkılan kurşunların sahiplerini bulup vurmasını temenni ediyoruz…”
Sayın Başbakanım! Sizi tüm dünya Müslümanları anladı, alkışladı ayakta selamladı ve selamlıyor… Sizleri dik duruşunuzla ve teslimiyetinizdeki samimiyet ile tanıyan Müslüman halklar, “keşke bir Erdoğanımız olsa” diyorlar… Bugün dünya çapında bir seçime girseniz Müslüman halkların tek lideri seçileceğinizden emin olun…
Sayın Başbakanım! Sizi tüm dünya Müslümanları anladı, alkışladı, selamladı ama Hizmet Cemaati sizi anlamadı anlamayacak… Çünkü sizlerden beklediği tavizleri koparamadı, sizde umduğunu bulamadı… Sayın Başbakanım! Şantajlara, oyunlara, baskı ve dayatmalara boyun eğmeyin… Bu ümmet, bu millet sonuna kadar sizinle eğilmeyin… Sizi kurtlara, çakallara yedirmeyeceğimizi bilin…
Bu ümmete vefa dersi vermeye kalkanlara sesleniyorum: “Hükümet bugüne kadar yaptıkları ile halka vefalı olduğunu göstermiştir… Darısı vefaları dillerinde kalanların başına…”
17.12.2013
Yorum Yazın