Ekrem Dumanlı ve Ali Bulaç isimli paralel medyanın iki yazarına dair…
Aslında yazar denildiğinde aklınıza hemen ne yazar? Sorusu gelmeli… Yazar ne yazar? Kimisi iftira yazar, kimisi şeytanı aklar, kimileri de haksızların emrinde beş paralık kişilikleri ile beş para etmez yazılar yazarlar… Hakkı yazanları istisna ediyorum ve cahillerin kaleminden damlayan nefret cümlelerini aktararak sizi yormak istemiyorum…
Piyasa yazar müsveddeleri ile dolu… Ne dediğini bilmeyen sözü közde pişiren, ateşi nur addeden, doğru sözleri yanlış adrese gönderen, dediğinden deliliğini belli eden yazarlar tanıyorum… Kim diye sormayın inanın söylemem…
Ekrem Dumanlı, Ahmet Hakan, Mümtaz Türköne, Ali Bulaç ve daha nice yazarların “kasayazılarını” okuduğumda bu yazarların yukarda zikrettiğim hangi yazar sınıfına girdiğini merak etmeden de edemiyorum… Hakkı yazanlar mı; iftira, yalan, dolan yazan yazarlar mı? Neyse ben bilmiyorum, siz karar verin…
Kendini yazar addeden nice “kaşarların” ellerine aldıkları fitne çubuğunu kalem sandıklarını ve yazdıkları saçmalıkları fikir addettiklerini yazmak istemiyorum… Paralel yazar Ekrem Dumanlı “Ey mazlum” diye bir yazı yazmış… Yazmış ama “mazlum” diye hitap ettiği şahsın Ankara’da değil de Pensilvanya’da ikamet ettiğini bilmeyecek kadar feraset yoksunuymuş…
Ne mi yazmış? Aktarıyorum… Ama ne olur, sonuna kadar okuyun ve yazıları önceden belirlenen yazarın aklı için sakın bir şey demeyin, ahlakına da terbiyesine de… “Akılsız, bedbaht, niteliksiz, kişiliksiz, ahlaksız” gibi nitelemelerde bulunursanız size dava açar… Zaten bu aralar musluk kapanmış, paraya susamışlar onun için çırpınıyorlar, nasıl olsa hâkimler de kendilerinden “hadi paralar girsin” cebe demezler mi sanıyorsunuz? Benden size söylemesi, sakın hakaret etmeyin, hak etmeyenlerin karşısında haksız düşmeyin…
Ne mi dedi? Dedi ki bay Dumanlı: “Devlet zırhına bürünerek yapılan mezalim, seni tâ can evinden vurur. Nasıl vurmasın ki devlet, senin de devletin; millet de o devletin aslî sahibidir. Ne var ki geçici bir zaman dilimine mahsus yönetme yetkisini elinde tutanlar, bazen herkesi kendilerine köle gibi görür. Hatta bu anlamsız ve dayanaksız despotizme pek çok akıllı insanın da râm olduğunu müşahede edebilirsin. Üzülme! Sen ne zulme maruz kalan insanlar içinde ilksin ne de son. Nice güzel insan vardır ki vefa yerine cefa gördü. Nice mert adam vardır ki namertlerin insafına terk edildi. Nice âlim kişiler vardır ki cahillerin idrakine hapsedildi.”
Bu yazının Sayın Başbakan’a hitaben yazıldığını görmemek için görme özürlüsü olmak gerekir… Bakın Ekrem Dumanlı ne diyor? Sayın Erdoğan’a; “sen zalimsin ve bu zulüm seni vuracak, yönetimin geçici, devrileceksin, herkesi kendine köle görmektesin, sen zulmeden bir mazlumsun, Fethullah Gülen’e vefa göstereceğin yerde cefa verdin, Fethullah Gülen gibi mert adamlar senin gibi namertlerin insafına kalmış, âlim bir kişi olan hocamız, senin gibi cahillerin idrakinde mahpus” diyor…
Ekrem Dumanlı, Pensilvanya ve Ankara’yı karıştırmış… Sözleri yanlış yere göndermiş… Şimdi biri çıkıp, Dumanlı’ya; “senin hocan cefa verdi, vefa göstermedi, cehaleti ilim zannetti, herkesi köleleştirmek için didindi, namertlikle mert bir Başbakan’a kafa kaldırdı, zalim yapısını ortaya koydu… Zulmüyle helak oldu…” dese Ekrem Dumanlı ne diyecek, yok efendim siz beni yanlış anladınız, ben Sayın Başbakana demedim vs. vs. diyecek, kıvıracak mı? Yoksa adam gibi sözlerinin arkasında duracak mı? Bence adamlık zor iş, kıvırmak güzel iş(!)
Batılı hakka bulayan, bulandırdığı bilgileri İslam diye yutturmaya kalkan, insafını insafsızlık masasına kaldıran Ali Bulaç; Mısır’daki katliamdan Sisi’yi ABD’yi değil Erdoğan’ı ve hükümeti sorumlu tutuyor ve “ihvan, Erdoğan’a uyduğu için kaybetti” diyor… Sen söyledin biz de inandık değil mi Bulaç… Ne olur git başka bir kavme bulaş… Belli aklını almış haşhaş… Yazılarında at ama yavaş yavaş… İhvan saftı, tecrübesizdi Erdoğan’ın oyununa geldi öyle mi? Hadi ordan gitte palavralarını başkalarına anlat… Bence artık sen yazma, sus ve yat…
22.07.2014
Yorum Yazın